24 Kasım 2011 Perşembe

İSTANBUL FOTOĞRAF MÜZESİ

İstanbul, Fatih belediyesi ve Gültekin Çizgen' in emekleri ile, Cumhutiyet'ten günümüze fotoğrafçılarımızın  yapıtlarının toplandığı bir müzeye kavuştu. Ara Gülerden, İzzet Keribar' a, İbrahim Zaman, Sabit Kalfagil, daha nicelerinin vede genç kuşak bir çok fotoğrafçının eserini görebilirsiniz. Bir pazar günü, ne yapalım diye düşünüyorsanız, çoluğunuzu, çocuğunuzu alın gidin, gezin, görün emek ve istekle, kısıtlı olanaklarla neler yaratılıyor.

BERTRAND TAVERNİER DADDY NOSTALGİE

Atölye Maçka sinema keyfinde önümüzdeki bir kaç haftayı, modern Fransız sinemasının en önemli yönetmenlerinden Bertrand Tavernier' ye ayırdık. Genelde öykülerine sert, mesafeli olarak bakan Tavernier son filimlerinden Daddy Nostalgie ile yumuşak göz yaşartıcı bir sinema ortaya koyuyor. Hayat, ölüm, anne, baba, koca üzerine derinlemesine düşündürüyor. Başroldeki Dirk Bogart hayattan zevk alma rolü biçilmiş babayı canlandırırken, anne ise ölecek olan kocasının acısıyla, rededişlik, uzaklık, içine kapanma içindedir.Ve yaşamı anlatılmayan kızları (Jane Birkin). İki savaş arasında geçen filmde, mutluluğu kesintiye uğramış, kırılmış bir ailedir artık. Film ölüm üzerine meditasyon yaparken, diğer taraftan yaşamın muhteşemliğini vurgular. Dirk Bogart 'ın oyunu ne kadar sahici ise, Jane Birkin'ni de okadar abartılı buldum.



21 Kasım 2011 Pazartesi

ÇİĞDEM YAPANAR Heykel Sergisi

Çiğdem Yapanar'ın 08 Aralık - 31 Aralık 2011 tarihleri arasında
Kare Sanat Galerisin'de yapılacak heykel sergisini görmenizi tavsiye ederim.



Her sergisinde birbirinden farklı çalışma yöntemleriyle bizleri şaşırtmaya devam ediyor...

8 Kasım 2011 Salı

Habemus Papam- Bir Papamız var

Film Ekim’in ilgimi çeken yapıtlarından biriydi.  İtalyan sinemasının Woody Allen’ı diye adlandırılan Nanni Moretti’nin filminde Papa seçilen ama buna hazır olmadığı için depresyona giren bir kardinal ve onun sorunlarını çözmeye çalışan Psikanalistin öyküsü işleniyor.  
Papa Vatikan görevlilerini atlatıp Roma’da gezinmeye başlar. Sokakta önemli bir kişi değil sadece kafası karışık yaşlı bir adamdır.  O sırada Vatikan’da Papa’nın kaçtığını sadece Camerlengo bilmektedir ve bu gerçeği diğer tüm Kardinallerden ve Psikanalistten saklar. Papa’nın Roma maceraları, konuyu çözene kadar Vatikan’dan çıkması yasak olan Psikanalist’in ise diğer kardinallerle diyalogları ilgiyle izleniyor.
Kendini bulma,  gerçekte tüm sosyal ve mesleki sorumluluk ve makamlarımızda soyutlandığımızda biz kimiz? Soruları tüm film boyunca esprilerle süslenmiş, akıcı bir dille aktarılıyor.

Kafası karışık Papa rolünde Michel Poccoli ve Psikanalist rolünde yönetmen Nanni Moretti çok başarılılar. Ayrıca Vatikan’da çekilen sahneleri, Tiyatro’daki çekimleri çok beğendim. Görselliğin harika müziklerle de tamamlaması filmin beğenilmesine katkı sağlıyor.
Film umarım vizyona girip daha geniş bir izleyici kitlesine kavuşur.

Hazırlayan: Işın Güner Tuzcular

3 Kasım 2011 Perşembe

STANLEY KUBRİC DR.Strangelove or :How I Learned To Stop Worrying And Love The Bomb(1964)

Atölye Maçka Kasım ayı Sinema Keyfini STANLEY KUBRİC' e ayırdı. DR.STRANGELOVE bir kitap uyarlaması ,Sovyetler Birliği Amerika  arasında soğuk savaş döneminde geçiyor. Fakat Kubric kitabı çok ciddi ve sıkıcı bulur, bunun üzerine  kitaptan sert bir kara komedi çıkarır. Kubric' in yaratıcılığını bu filmde de görürsünüz. DR.STRANGELOVE  da diğer hiçbir filmine benzememektedir. Başroldeki  Peter Sellers' la ilk defa Lolita filminde çalışmış, çok anlaşmışlardır. Burada da Peter Sellers üç ayrı karakteri canlandırmaktadır .Film, sert taşlamalarla doludur, sözde barış için savaşıyoruz oysa dünyayı kana bulamaktayız, demeye getirir.Savaş karşıtı filmlerden bahsettiğimiz zaman FULL METAL JACKET birinci sıralardadır kuşkusuz, DR STRANGELOVE ise bolca politik taşlamaları olan, müziğide, kontrast unsuru olarak çok ustaca kullanılmış, iyi bir film.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Acı tatlı tesadüfler - Ma part du gâteau

Film Ekim'de izlediğim Cedric Klapisch’in son filmi Acı Tatlı Tesadüfler aralık ayında vizyona girecek.  Sıradan gibi başlayan ama git gide farklılaşan bir film.

Yönetmenin Fransız olduğunu bilerek Acı tatlı tesadüfleri seyretmemiş olsaydım, hızlı temposu, gündelik hayat diyalogları ile tipik bir Amerikan filmi diyebilirdim. Bir işçi kentinde Global kriz nedeniyle kapatılan fabrika, 3 çocuğuyla işsiz kalan önce intihar etmeye kalkışan ama sonra çocukları için hayata tutunan orta yaşlı France’ı izlerken komedi ile süslenmiş dramatik bir aile filmi diye düşündüm. France’ın Paris’e gelerek yeni bir iş araması ve krizleri fırsatlara çeviren genç, hırslı borsacı Steve’in evinde hizmetçi olarak çalışması ile olaylar eski Türk filmlerini andıran romantik komedi havasında gelişmeye başladı derken;

hizmet bekleyen ile hizmetçi, kadın ve erkek, zengin ve fakir ilişkileri ile ilgili ustaca espriler, borsa spekülasyonları sayesinde kısa bir sürede milyarlar kazanan borsacıların ahlak anlayışı, sınıfsal bakışı gibi konularda yerinde analizlerle farklı bir filme dönüştü. Özellikle son bölümüyle Hollywood sinemasıyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını da kanıtladı.

France rolünde Karin Viard ve borsacı olarak Gilles Lellouche’u seyretmek de çok keyifli.

 

Hazırlayan : Işın Güner Tuzcular