10 Mart 2012 Cumartesi

AŞKIN FORMÜLÜ YOK  : ANDREAS ÖHMAN
Bazı ülkeler sinema konusunda daha avantajlı, İsveç te bunlardan biri. İklim, kalabalık olmayan caddeler,mesafeli ilişkiler karakterleri bizimle başbaşa bırakıyor.
Film alışageldiğimiz İsveç filmlerinin tersine renklerin ön planda olduğu bir yapıda.
Düzen delisi, dokunulmaktan hoşlanmayan, asperger sendromu yaşayan bir çocuk,sorunlarıyla başetmeyi, kendi düzen ve yöntemleriyle çözme çabasında.
Refah seviyesi çok yüksek, ama intihar oranı da bir o kadar fazla olan İsveç te, böyle hastalığı olan bir karakterin olması fazla şaşırtıcı gelmiyor.


Keyifli, aynı zamanda da, düşündürücü bir film.

2 Mart 2012 Cuma

LEYLEĞİN GECİKEN ADIMI :THEO ANGELOPOULOS
Angelopoulos un atölyede izlediğimiz son filmi,Leyleğin Geciken Adımı,yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi soluk,grimsi renklerin olduğu bir atmosferde geçiyor.Umut yoktur,ama şiir vardır,şiirsellik vardır,bu da umudu barındırır.Bütün yüzler silik, yada yarımdır.Hikayeyi genel planlarda izleriz.Filmde çözülmemiş göç,yasaklar,sınırlar gibi sorunların yanısıra,insanların kendi içindeki sınırlarda konu edilmektedir.Bu sorunların zaman içinde nasıl bir kültürel çatışmaya dönüştüğünü gösterirken,insanın içindeki vahşetide göstermektedir,insanın idealleri, umutları dağılmıştır artık.
 Bütün hayatını değiştirip,göçmenlerin içinde yaşayan, içdünyasındaki sınırları aşmaya çalışan bir politikacı(Angelopoulos filmlerine çok yakışan Marcello Mastroianni),onu tanıyan bir belgeselci ve Mastroianni nin evlenmekte üzere olan kızı ile belgeselcinin filizlenen aşkıdır film.
Filmin başından sonuna kadar sınıra dair göndermeler çok iyi verilmektedir,düğün ve final sahnelerinde estetik anlamda kusursuz bir tablo çizmektedir yönetmen.
''Bildiğim tek şey başkalarının filmini çekmektir'' der Angelopoulos,duyguların içine fazlaca girmeden,François Truffaut ise şöyle söyler ''bizler yalnızca film çekerek mutlu olabiliriz''.