8 Aralık 2011 Perşembe

BERTRAND TAVERNİER :ROUND MIDNIGHT



KOMEDİ ENTRİKA BİLİM KURGU GİBİ ÇEŞİTLİ TÜRLER DENEYEN TAVERNİER, ROUND MIDNIGHT İLE KLASİK OLABİLECEK BİR CAZ FİLİMİ ORTAYA ÇIKARMIŞ. GERİ PLANDA CAZ, ESAS VURGULANAN İSE BİR DAHİNİN ETRAFINDA OLMAK. ÇEKİMLER FARKLI, IŞIK FARKLI, BÜYÜK ÖLÇÜDE PARİS TE GEÇEN FİLİM, SANKİ NEWYORK ZANNEDİN DER GİBİ, KAMERA HAREKETLERİ CAZA ADETA TEMPO TUTUYOR, TAVERNİER' NİN CAZA OLAN HAYRANLIĞI, MÜZİĞİN RUHUNU İÇİNİZE İŞLETİYOR . HER DAHİ GİBİ YAŞAMA ANLAM VERMEKTE ZORLANAN  BÜYÜK CAZ USTASI DALE TURNER IN MÜZİĞİ İLE HAYATA BAĞLANMA SAVAŞI.USTA BİR YÖNETMEN, USTA BİR FİLM.

4 Aralık 2011 Pazar

Contemporary Istanbul'dan izlenimler


Contemporary Istanbul’u  2. gününde bir grup arkadaşımla gezdim.  Komet’in eserlerini ilgiyle ve beğeniyle izledik. Devrim Erbil’in standı da özellikle 3-D video gösterisi nedeniyle ilgi çekiyordu. Biz standa gezerken Hıncal Uluç ve arkadaşları rengârenk gözlükleri takmış, video’yu seyrediyorlardı. Keşke fotoğraf makinem yanımda olsa diye geçirdim içimden; “seyredenleri seyretmek” konulu ilginç bir kare fotoğraflayabilirdimJ

Ortadoğu ve Arap ülkelerinden gelen galerilerde eserler genellikle savaş ve yıkım üzerineydi. Ahmet Güneştekin’de Ortadoğu’da yaşananlardan etkilenerek “saf adalet” temasıyla 600 farklı ve rengârenk parçadan oluşan etkileyici dev eserini sergiliyordu. Bedri Baykam ise kendine has çizgisiyle fuarda yerini almıştı.

Amatör bir fotoğrafçı olarak bu fuarda çok sayıda fotoğraf sanatçısının eserini gördüm. Dijital fotoğraf uygulamaları, Lightbox’lar, 3-D uygulamaları, Videolar da ilgimi çekti.


Fotoğrafçı Murat Germen’in İstanbul karelerini yatay düzlemde sıkıştırarak oluşturduğu “mutamorfuz”u” uzun, uzun incelediğim ve çok beğendiğim bir eser oldu.
Sanatçı kendi bloğunda çalışma tekniğini söyle aktarmış: "Mutasyon ve metamorfoz mefhumlarından türeyen "muta-morfoz" kavramı ve ona bağlı olarak retilen işler kapsamlı kent tasvirlerinin yatay düzlemde sıkıştırılması ile elde edildi. Bu sıkıştırma eylemi, kentlerin tarihi yapı stoku; konut ve iş merkezlerini barındıran bölgelerinde, sermaye destekli ve ranta dayanan kentsel gelişmeye karşı durabilen ve duramayan bileşenlerin arasındaki dinamiğe dikkat çekiyor. Bu daralma sonunda elde edilen görsel kent tefsiri, daha güçlü olanın yaşamaya devam ettiği ve hayatın akışını değiştirdiği bir süreç olan evrim kavramına gönderme yapıyor."


Panoramik görselleştirmenin getirdiği çok perspektifli çatkı ve egemen tek perspektifin olmaması hali, Osmanlı minyatürlerindeki görsel yapıyı hatırlatıyor olması dolayısı ile zamanımız küresel görsel temsilini yerel muadiline bağlıyor.


Genç fotoğraf sanatçısı  Ali Taptık, fuarda sergilediği “Bir İntihar İhtimali – Bir Anın Üç Kesidi” başlıklı yapıtında, 2009 yılında Taksim Meydanı’nda gerçekleşen bir intihar teşebbüsü sırasında çektiği üç fotoğrafla bir anın üç ayrı bakış açısını/kesidini  gösteriyor.  "An" kavramının hem  zamansal hem de mekansal olduğunu vurguluyor.




Serkan Demir’in kola şişelerinden yapılmış dev tespihleri, Seyda Köseoğlu’nun kağıttan gemileri ilgimi çeken diğer eserlerden bir kaçı..

Her galerinin standında çok ilgi çekici eserler ve çok sıradan eserlerin yan yana sergilendiğini gözlemledim. Ticari bir fuarda galeriler satış yapmak için her alıcı grubunun zevkine hitap eden eserler bulundurmayı uygun görmüşler herhalde. Ancak bu durum bence fuarın kavramsal içeriğini daraltıyor ve sıra dışı eserlerin sergilenmesini engelliyor.


24 Kasım 2011 Perşembe

İSTANBUL FOTOĞRAF MÜZESİ

İstanbul, Fatih belediyesi ve Gültekin Çizgen' in emekleri ile, Cumhutiyet'ten günümüze fotoğrafçılarımızın  yapıtlarının toplandığı bir müzeye kavuştu. Ara Gülerden, İzzet Keribar' a, İbrahim Zaman, Sabit Kalfagil, daha nicelerinin vede genç kuşak bir çok fotoğrafçının eserini görebilirsiniz. Bir pazar günü, ne yapalım diye düşünüyorsanız, çoluğunuzu, çocuğunuzu alın gidin, gezin, görün emek ve istekle, kısıtlı olanaklarla neler yaratılıyor.

BERTRAND TAVERNİER DADDY NOSTALGİE

Atölye Maçka sinema keyfinde önümüzdeki bir kaç haftayı, modern Fransız sinemasının en önemli yönetmenlerinden Bertrand Tavernier' ye ayırdık. Genelde öykülerine sert, mesafeli olarak bakan Tavernier son filimlerinden Daddy Nostalgie ile yumuşak göz yaşartıcı bir sinema ortaya koyuyor. Hayat, ölüm, anne, baba, koca üzerine derinlemesine düşündürüyor. Başroldeki Dirk Bogart hayattan zevk alma rolü biçilmiş babayı canlandırırken, anne ise ölecek olan kocasının acısıyla, rededişlik, uzaklık, içine kapanma içindedir.Ve yaşamı anlatılmayan kızları (Jane Birkin). İki savaş arasında geçen filmde, mutluluğu kesintiye uğramış, kırılmış bir ailedir artık. Film ölüm üzerine meditasyon yaparken, diğer taraftan yaşamın muhteşemliğini vurgular. Dirk Bogart 'ın oyunu ne kadar sahici ise, Jane Birkin'ni de okadar abartılı buldum.



21 Kasım 2011 Pazartesi

ÇİĞDEM YAPANAR Heykel Sergisi

Çiğdem Yapanar'ın 08 Aralık - 31 Aralık 2011 tarihleri arasında
Kare Sanat Galerisin'de yapılacak heykel sergisini görmenizi tavsiye ederim.



Her sergisinde birbirinden farklı çalışma yöntemleriyle bizleri şaşırtmaya devam ediyor...

8 Kasım 2011 Salı

Habemus Papam- Bir Papamız var

Film Ekim’in ilgimi çeken yapıtlarından biriydi.  İtalyan sinemasının Woody Allen’ı diye adlandırılan Nanni Moretti’nin filminde Papa seçilen ama buna hazır olmadığı için depresyona giren bir kardinal ve onun sorunlarını çözmeye çalışan Psikanalistin öyküsü işleniyor.  
Papa Vatikan görevlilerini atlatıp Roma’da gezinmeye başlar. Sokakta önemli bir kişi değil sadece kafası karışık yaşlı bir adamdır.  O sırada Vatikan’da Papa’nın kaçtığını sadece Camerlengo bilmektedir ve bu gerçeği diğer tüm Kardinallerden ve Psikanalistten saklar. Papa’nın Roma maceraları, konuyu çözene kadar Vatikan’dan çıkması yasak olan Psikanalist’in ise diğer kardinallerle diyalogları ilgiyle izleniyor.
Kendini bulma,  gerçekte tüm sosyal ve mesleki sorumluluk ve makamlarımızda soyutlandığımızda biz kimiz? Soruları tüm film boyunca esprilerle süslenmiş, akıcı bir dille aktarılıyor.

Kafası karışık Papa rolünde Michel Poccoli ve Psikanalist rolünde yönetmen Nanni Moretti çok başarılılar. Ayrıca Vatikan’da çekilen sahneleri, Tiyatro’daki çekimleri çok beğendim. Görselliğin harika müziklerle de tamamlaması filmin beğenilmesine katkı sağlıyor.
Film umarım vizyona girip daha geniş bir izleyici kitlesine kavuşur.

Hazırlayan: Işın Güner Tuzcular

3 Kasım 2011 Perşembe

STANLEY KUBRİC DR.Strangelove or :How I Learned To Stop Worrying And Love The Bomb(1964)

Atölye Maçka Kasım ayı Sinema Keyfini STANLEY KUBRİC' e ayırdı. DR.STRANGELOVE bir kitap uyarlaması ,Sovyetler Birliği Amerika  arasında soğuk savaş döneminde geçiyor. Fakat Kubric kitabı çok ciddi ve sıkıcı bulur, bunun üzerine  kitaptan sert bir kara komedi çıkarır. Kubric' in yaratıcılığını bu filmde de görürsünüz. DR.STRANGELOVE  da diğer hiçbir filmine benzememektedir. Başroldeki  Peter Sellers' la ilk defa Lolita filminde çalışmış, çok anlaşmışlardır. Burada da Peter Sellers üç ayrı karakteri canlandırmaktadır .Film, sert taşlamalarla doludur, sözde barış için savaşıyoruz oysa dünyayı kana bulamaktayız, demeye getirir.Savaş karşıtı filmlerden bahsettiğimiz zaman FULL METAL JACKET birinci sıralardadır kuşkusuz, DR STRANGELOVE ise bolca politik taşlamaları olan, müziğide, kontrast unsuru olarak çok ustaca kullanılmış, iyi bir film.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Acı tatlı tesadüfler - Ma part du gâteau

Film Ekim'de izlediğim Cedric Klapisch’in son filmi Acı Tatlı Tesadüfler aralık ayında vizyona girecek.  Sıradan gibi başlayan ama git gide farklılaşan bir film.

Yönetmenin Fransız olduğunu bilerek Acı tatlı tesadüfleri seyretmemiş olsaydım, hızlı temposu, gündelik hayat diyalogları ile tipik bir Amerikan filmi diyebilirdim. Bir işçi kentinde Global kriz nedeniyle kapatılan fabrika, 3 çocuğuyla işsiz kalan önce intihar etmeye kalkışan ama sonra çocukları için hayata tutunan orta yaşlı France’ı izlerken komedi ile süslenmiş dramatik bir aile filmi diye düşündüm. France’ın Paris’e gelerek yeni bir iş araması ve krizleri fırsatlara çeviren genç, hırslı borsacı Steve’in evinde hizmetçi olarak çalışması ile olaylar eski Türk filmlerini andıran romantik komedi havasında gelişmeye başladı derken;

hizmet bekleyen ile hizmetçi, kadın ve erkek, zengin ve fakir ilişkileri ile ilgili ustaca espriler, borsa spekülasyonları sayesinde kısa bir sürede milyarlar kazanan borsacıların ahlak anlayışı, sınıfsal bakışı gibi konularda yerinde analizlerle farklı bir filme dönüştü. Özellikle son bölümüyle Hollywood sinemasıyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını da kanıtladı.

France rolünde Karin Viard ve borsacı olarak Gilles Lellouche’u seyretmek de çok keyifli.

 

Hazırlayan : Işın Güner Tuzcular

26 Ekim 2011 Çarşamba

TRESPASS(GÜNAH)


 NİCOLAS CAGE ,NİCOLE KİDMAN GİBİ OYUNCULARLA BİRLİKTE ,SON DERECE SIRADAN BİR FİLM.ALLAHTAN NİCOLE KİDMAN GİBİ HER ROLDE FARKLI OLABİLEN ,YÜZ İFADESİNİ MÜTHİŞ KULLANAN USTA BİR OYUNCU VARDA ,FİLMİ SEYREDİLEBİLİR KILIYOR.


.

20 Ekim 2011 Perşembe

ALAİN RESNAİS: ON CONNAİT LA CHANSON

Atölyede bu haftada yaşayan en büyük auteur Alain Resnais ile devam ediyoruz. Sis ve gece ile(la Nuit et le Brouillard),altı milyon insanın felaketini çarpıcı anlatan belgeselinden tutun,Hiroşima Mon Amour,L annee Derniere a Marienbad a kadar ,bir sürü filmi ile hep farklı bir yönetmen olmuş  Resnais.On connait la Chanson ise,josephine Baker dan Edith Piaf a,Johnny Holliday den,Serge Lama ya kadar fransız şansonuna saygı duruşu niteliğinde,Resnais vari fransız müzikali diyebiliriz.Bu film yıllar sonra Cristophe Honore ye( Resnais ye gönderme yaparak) les Chansons d Amour  u yaptırır.On Connait La Chanson, modern,yer yer komik, dostluk, aşk gibi ilginç ilişki hikayeleri üzerinde duran,  insana umut vaad eden bir film.

13 Ekim 2011 Perşembe

İLANİT OVADYA

Size bugün genç tasarımcı İlanit Ovadya'dan bahsetmek istiyorum. Sevgili İlanit'in Atölye Maçka'nin web sitesinin kurulması aşamasında çok emeği geçti. Kendisine çok teşekkür ederim.   İlanit'in en son tasarımlarından biri olan ve İstanbul Design Week 2011'de sergilenen "İSTAVLA" ile tanışın.