Tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen Ozu, 1953 yapımı '' Tokyo Story ''de yaşlı bir karı kocanın, çocuklarını görmek için Tokyo ya yaptıkları ziyareti anlatır.
İki buçuk saate yakın olan filmin, ilk bir buçuk saati neredeyse, annenin koma, ölüm ve sonrasına hazırlık gibidir.
Kendine özgü bir sinema dili olan Ozu, yavaş ve uzun planlarla, kamerayı çok az hareket ettirir, filmin içindeki önemli olayların hazırlığını görürsünüz, ama olayın kendisini göremezsiniz. Ozu nun sineması, durağan, abartısız, bir o kadar da güçlüdür.
İnsanın acımasızlğını, bencilliğini yumuşak bir dille anlatan film, içinize taş gibi oturur.
18 Ekim 2012 Perşembe
THE THİN RED LİNE (YÖN. TERRENCE MALİCK)
Savaş karşıtı olan film, savaşı yaşamış bir askerin gözünden verilmiş. Yemyeşil doğanın içinde, savaşın tüm vahşeti ile, kan revan içinde, birbirlerinin ölümüne tanıklık
eden askerler, tabiatın kayıtsızlığı, büyüleyiciliği ile müthiş bir tezat oluşturmaktadır. Alabildiğine yeşillik içinde , sadece ölen ve öldüren bu insanlar, doğanın yaşam vaadeden güzelliği karşısında, son derece anlamsız,ve uyumsuz durmaktadırlar. Askerin iç sesi olan konuşmalar , sakin bir tonda olup, bir o kadarda sarsıcıdır. ''Nasıl bu hale geliyoruz, İyiliği nasıl kaybettik? Kim bu vahşeti içimize sokan ? Aşk! bu ateşi kim yakıyor, hiç bir savaşın, onu içimizden atmaya gücü yetmiyor'' .......
4 Nisan 2012 Çarşamba
TOAST(yön: S.J.CLARKSON)
Yemek kültürüne büyük ilgi duyan bir çocuğun hikayesini anlatan ''Toast'' gerçek bir hikayeden uyarlanmış.
Yemek yapmak konusunda beceriksiz bir anne ve despot bir babaya sahip sahip olan Slater, çok küçük yaşlarda, yemek yapma ile ilgili becerisini keşfediyor.Annesini hiç beklenmedik bir şekilde kaybettikten sonra babası ile başbaşa kalıyor, evlerine gelen temizlikçi ile de genç çocuğun hayatı karmakarışık oluyor.
Yönetmen ışık, renk ve dar açılı planlarla bir dönem filminin tüm gereklerini yerine getirmiş,
Hizmetçi rolündeki Helene Bonham Carter ise çok iyi bir performans sergiliyor.
BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ (yön.SEYFİ TEOMAN)
Yönetmenliğini Seyfi Teoman ın yaptığı film, iki dostun hayatına giren bir kızla sarsılmaları üzerine keyifli bir hikaye.
Berlin film festivalinde gösterimi yaplan fim, iyi eleştiriler almasının yanı sıra,iki arkadaşın dostluğu homoseksuel bir ilişkiyede benzetildi, Ankara da sinematografik açıdan yeni bir keşif.
Yönetmenliğini Seyfi Teoman ın yaptığı film, iki dostun hayatına giren bir kızla sarsılmaları üzerine keyifli bir hikaye.
Berlin film festivalinde gösterimi yaplan fim, iyi eleştiriler almasının yanı sıra,iki arkadaşın dostluğu homoseksuel bir ilişkiyede benzetildi, Ankara da sinematografik açıdan yeni bir keşif.
10 Mart 2012 Cumartesi
AŞKIN FORMÜLÜ YOK : ANDREAS ÖHMAN
Bazı ülkeler sinema konusunda daha avantajlı, İsveç te bunlardan biri. İklim, kalabalık olmayan caddeler,mesafeli ilişkiler karakterleri bizimle başbaşa bırakıyor.
Film alışageldiğimiz İsveç filmlerinin tersine renklerin ön planda olduğu bir yapıda.
Düzen delisi, dokunulmaktan hoşlanmayan, asperger sendromu yaşayan bir çocuk,sorunlarıyla başetmeyi, kendi düzen ve yöntemleriyle çözme çabasında.
Refah seviyesi çok yüksek, ama intihar oranı da bir o kadar fazla olan İsveç te, böyle hastalığı olan bir karakterin olması fazla şaşırtıcı gelmiyor.
Keyifli, aynı zamanda da, düşündürücü bir film.
Bazı ülkeler sinema konusunda daha avantajlı, İsveç te bunlardan biri. İklim, kalabalık olmayan caddeler,mesafeli ilişkiler karakterleri bizimle başbaşa bırakıyor.
Film alışageldiğimiz İsveç filmlerinin tersine renklerin ön planda olduğu bir yapıda.
Düzen delisi, dokunulmaktan hoşlanmayan, asperger sendromu yaşayan bir çocuk,sorunlarıyla başetmeyi, kendi düzen ve yöntemleriyle çözme çabasında.
Refah seviyesi çok yüksek, ama intihar oranı da bir o kadar fazla olan İsveç te, böyle hastalığı olan bir karakterin olması fazla şaşırtıcı gelmiyor.
Keyifli, aynı zamanda da, düşündürücü bir film.
2 Mart 2012 Cuma
LEYLEĞİN GECİKEN ADIMI :THEO ANGELOPOULOS
Angelopoulos un atölyede izlediğimiz son filmi,Leyleğin Geciken Adımı,yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi soluk,grimsi renklerin olduğu bir atmosferde geçiyor.Umut yoktur,ama şiir vardır,şiirsellik vardır,bu da umudu barındırır.Bütün yüzler silik, yada yarımdır.Hikayeyi genel planlarda izleriz.Filmde çözülmemiş göç,yasaklar,sınırlar gibi sorunların yanısıra,insanların kendi içindeki sınırlarda konu edilmektedir.Bu sorunların zaman içinde nasıl bir kültürel çatışmaya dönüştüğünü gösterirken,insanın içindeki vahşetide göstermektedir,insanın idealleri, umutları dağılmıştır artık.
Bütün hayatını değiştirip,göçmenlerin içinde yaşayan, içdünyasındaki sınırları aşmaya çalışan bir politikacı(Angelopoulos filmlerine çok yakışan Marcello Mastroianni),onu tanıyan bir belgeselci ve Mastroianni nin evlenmekte üzere olan kızı ile belgeselcinin filizlenen aşkıdır film.
Filmin başından sonuna kadar sınıra dair göndermeler çok iyi verilmektedir,düğün ve final sahnelerinde estetik anlamda kusursuz bir tablo çizmektedir yönetmen.
''Bildiğim tek şey başkalarının filmini çekmektir'' der Angelopoulos,duyguların içine fazlaca girmeden,François Truffaut ise şöyle söyler ''bizler yalnızca film çekerek mutlu olabiliriz''.
Angelopoulos un atölyede izlediğimiz son filmi,Leyleğin Geciken Adımı,yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi soluk,grimsi renklerin olduğu bir atmosferde geçiyor.Umut yoktur,ama şiir vardır,şiirsellik vardır,bu da umudu barındırır.Bütün yüzler silik, yada yarımdır.Hikayeyi genel planlarda izleriz.Filmde çözülmemiş göç,yasaklar,sınırlar gibi sorunların yanısıra,insanların kendi içindeki sınırlarda konu edilmektedir.Bu sorunların zaman içinde nasıl bir kültürel çatışmaya dönüştüğünü gösterirken,insanın içindeki vahşetide göstermektedir,insanın idealleri, umutları dağılmıştır artık.
Bütün hayatını değiştirip,göçmenlerin içinde yaşayan, içdünyasındaki sınırları aşmaya çalışan bir politikacı(Angelopoulos filmlerine çok yakışan Marcello Mastroianni),onu tanıyan bir belgeselci ve Mastroianni nin evlenmekte üzere olan kızı ile belgeselcinin filizlenen aşkıdır film.
Filmin başından sonuna kadar sınıra dair göndermeler çok iyi verilmektedir,düğün ve final sahnelerinde estetik anlamda kusursuz bir tablo çizmektedir yönetmen.
''Bildiğim tek şey başkalarının filmini çekmektir'' der Angelopoulos,duyguların içine fazlaca girmeden,François Truffaut ise şöyle söyler ''bizler yalnızca film çekerek mutlu olabiliriz''.
16 Şubat 2012 Perşembe
THEO ANGELOPOULOS: ULYSSES' GAZE
THEO ANGELOPOULOS: ULYSSES'İN BAKIŞI
" Tanrı önce yolculuğu sonra, özlemi yarattı'' Ulysses' in bakışından
Angelopoulos yol filmlerinin yönetmenidir. Ulysses' in bakışı da, Balkan tarihine, aynı zamanda da içe doğru bir yolculuktur. Ancak ana karakterin aktif olarak karıştığı hiç bir şey yoktur, izleyen,yorumlayan,geçmişe bağlı, adeta sessiz bir şahit gibidir.
Filmde taksi şöförünün Yunanistan hakkında söyledikleri, yönetmenin filmografisinde söylemek istediklerini özetler ''nitelikli,yorgun,ölmek üzere olan bir Yunanistan".
Film diğer Angelopoulos filmlerine nazaran daha akıcı ve hızlı bir tempoda ilerlerken, flashback sahneleri filme yenilikçi bir yorum katar. Balkan savaşlarından Yunanistana uzanan savaş yılları sert, ama, bir o kadarda şiirsel
anlatılmıştır.
anlatılmıştır.
9 Şubat 2012 Perşembe
THEO ANGELOPOULOS: The Beekeeper
THEO ANGELOPOULOS: ARICI
Arıcılık yapan yalnız bir adamın yollarda geçen öyküsünde, karşısına çıkan genç bir kızın özlemlerini ortaya çıkarıp, kaderini şekillendirmesi. Marcello Mastroianni nin başrolü oynadığı filmde, Angelopoulos küçük bir hikayeyi büyüleyici bir şekilde anlatıyor. Mastroianni, doğayı, etrafındaki hayatı bilgece, sessizlikle algılayan karaktere çok iyi oturmuş. Filmin müziği Eleni Karaindrou ve Jean Garberek imzasını taşıyor, müzik zaman zaman arılaraın sesi ile birleşiyor.

8 Şubat 2012 Çarşamba
Theo ANGELOPOULOS : Taxidi Sta Kytiria
Theo ANGELOPOULOS : Taxidi Sta Kytiria
Kitera' ya Yolculuk
Yersizlik, yurtsuzluk, geride bırakılan aşık, otuz yıl boyunca kaybolmuş hayatlar, yönetmenin şiirsel anlatımıyla birleşiyor.Yağmurlu, gri, çamurlu sokaklar karakterlerin aynası gibi.
Filmin müziğide tüm bu trajediye en güzel şekilde uyum sağlayan önemli bir unsur.
Angelopulos un KİTERA'YA YOLCULUĞU, filmografisinin başlangıcı ve daha sonraki filmlerinin habercisi niteliğinde.Boş sokaklar, boş meydanlar, uzun planlar, zaman zaman filmin bile önüne geçen olağanüstü müzik, işte Angelopoulos sineması veya sinemadaki şiir.
Bütün Angelopoulos sinemasının özelliklerini taşıyan "Kitera'ya Yolculuk", bir yönetmenin, savaş sonrası ülkesini terkeden , daha sonra tekrar ülkesine dönen babasının hikayesi. Ama hiç bir şey aynı değildir artık.

31 Ocak 2012 Salı
CANAN DAĞDELEN - Seramik Sanatçısı
BİR PORTRE "CANAN DAĞDELEN"

Seramik ve porselen işleri ile fotoğrafları, Japonya,
Kanazawa’da yer alan 21st Century Museum of Contemporary Art koleksiyonunun
yanısıra Avusturya Kültür Bakanlığı koleksiyonu, Avusturya Devlet Koleksiyonu,
Viyana Kent Koleksiyonu ve Uygulamalı Güzel Sanatlar Akademisi koleksiyonunda
temsil ediliyor. On beş yılı aşkın bir zamandır varoluş ile çözülme, yer çekimi
ile hafiflik, kırılganlık ile köklülük kavramları üzerine çalışan Dağdelen
Viyana’da çalışmalarına devam ediyor.
CANAN DAĞDELEN ÇALIŞMALARINDAN SEÇMELER
"SPATIAL MEMORY / UZAMSAL BELLEK Sergisi'ne
08 Şubat - 25 Mart 2012 tarihleri arasında Amerikan Hastanesi "Operation Room" ev sahipliği yapıyor.
Dağdelen, sergisinde aidiyet, yerleşik düzen, yer edinme kavramlarını
Uzamsal bellek sergisinde, öncelikle ikilem arasında bir yer tutmanın olasılığı ile
21 Ocak 2012 Cumartesi
İZZET KERİBAR - Fotoğraf sanatçısı
BİR PORTRE "İZZET KERİBAR"

Sanatçının pek çok prestijli ödülü bulunmaktadir. Uluslararası Fotoğraf Federasyonu tarafından 1985 yılında A.Fiap (Sanatçı), 1988 yılında da E.Fiap (Ekselans) ünvanları ile, aynı zamanda Fransız Kültür Bakanlığı’nca Legion d’Honneur nişanı (Akademik Başarılar Şövalyelik ünvanı) , National Geographic
Traveler ve FujiAvrupa Basın Ödüllerini sayabiliriz
Sahibi olduğu Türkiye ve dünya fotoğrafları arşivi,ülkemizin en önemli arşivlerindendir.
İzzet Keribar Fotoğrafçılığın Türkiyede gelişmesine,fotoğrafları ile de Türkiyenin yurt dışında tanınmasına yardımcı olmaktadır.
Traveler ve FujiAvrupa Basın Ödüllerini sayabiliriz
Sahibi olduğu Türkiye ve dünya fotoğrafları arşivi,ülkemizin en önemli arşivlerindendir.
İzzet Keribar Fotoğrafçılığın Türkiyede gelişmesine,fotoğrafları ile de Türkiyenin yurt dışında tanınmasına yardımcı olmaktadır.
İZZET KERİBAR ARŞİVİNDEN

ATÖLYE MAÇKA ve İZZET KERİBAR
Atölye Maçka fotoğraf atölyesinde İzzet Keribar ile dört senedir devam eden, daha uzun senelerde sürmesini dilediğimiz bu beraberlikte; kendisini sadece sanatçı kimliği ile değil, kişiliği ile de yakından tanımaktan dolayı çok şanslıyız.

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)